Saadet asrına doğru eğitimin başlangıç noktasında eğitilen ve hem de eğiten olarak Resulüllah (sav)’i görüyoruz.

Biz de tam bu noktada durup, Allah’ın bu “son seçilmiş insan”ı Hz. Muham- med’i (sav) nasıl bir süreçten geçirdiğini, onu nasıl o kutlu vazifeye hazırladığını, nasıl te’dip ve terbiye ettiğini görüp izliyoruz.

Allah(cc), her bir toplumdan kendi gerçekliklerine uygun olarak kendi içlerin­den “binlerini” seçerken hangi hikmeti gözettiğini ve hangi kıstasları uyguladığını bilmiyoruz. Zira bu durum tamamıyla Allah’ın (cc)kendi bilgisi dahilinde olmak­tadır.

Peygamber seçmedeki bu hikmetin bilinmezliği Hz. Muhammed (sav) için de söz konusu ve biz “Niçin Hz. Muhammed ?” sorusunun “niçin”ine yine bu hikme­te binaen cevap veremiyoruz. Biz ancak “seçilen zat”ın bizimle alakalı yönüyle se­çiliş hikmetini görebilmekteyiz:

“Biz seni sadece ve sadece alemlere rahmet olarak gönderdik.” (21-Enbi­ya. 107)

Heva ve heveslerine tabi olup şeytanın yoluna düşen ve kendilerini bekleyen cehenneme doğru yuvarlanan insanlık için bir rahmet.

Cabir’den (ra) nakille Resulüllah (sav) buyurdu ki: “Benim ve sizin benzeriniz, ateş yakan ve ateşine peıvane ve çekirgeler düşmeye başlayınca onlara engel ol­maya çalışan kimse gibidir. Ben sizi ateşe düşmekten korumak için eteklerinizden tutuyorum. Halbuki siz, benim elimden kurtulmaya çalışıyorsunuz.” (I)

“Doğrusu, Allah’ı ve ahiret gününü kaygı edinen ve Allah’ı sürekli hatırda tu­tan kimseler için, Allah’ın resulünde güzel bir örneklik vardır.” (33-Ahzab, 21)

Dünya ve ahiret cehenneminden kurtulup cennet iklimlerinde rahmet içeri­sinde yaşamak için güzel bir örnek “üsve-i hasene”.

“İşti böylece sizin dengeli bir ümmet olmanızı istedik ki, insanlığa şahit-tanık ve örnek-olasınız ve Resul de size şahit-tanık ve örnek-olsun.” (2-Bakara, 143)

Resulüllah’n (sav) örnekliği, alemlere rahmet olmasıyla doğrudan ilintilidir. O (sav), üzerinde bulunduğu “büyük ahlak”ıyla “örnek” alındığında, örnek alanlar için hiç şüphesiz büyük bir “rahmet” vesilesi olacaktır.

Burada, bizim dikkatimizi çeken ve üzerinde durduğumuz noktaya işaret eden Rabbimizin sözünü görüyoruz:

“Muhakkak ki sen büyük bir ahlak-üstün bir hayat tarzına-sahipsin.” (68-Ka- lem,4)

Ayette geçen ‘huluk’ kelimesi özel anlamda huy, karakter, seciye anlamlarına gelirken, biz Hz. Aişe (ra)validemize sorulan “Onun ahlakı nasıldı ?”sorusuna ver­diği “Onun ahlakı Kur’an’dı.”(2)cevabından bu kelimenin hayat tarzı, yaşam biçimi anlamına da geldiğini görüyoruz.

Ayrıca, “doğuştan getirilen mizaç ve tabiat” anlamına gelen “huluk” kelimesi “yaratma” anlamına gelen “halk” kelimesiyle de aynı kökten gelmektedir. Bu bize Rcsulüllah’ın (sav) üzerinde bulunduğu “büyük ahlak”ın yaratılış itibariyle de ona verildiğini göstermektedir.

Diğer bir deyişle “son seçilmiş insan” Hz. Muhammed (sav) “yaratılış” itibariy­le kendisine verilen “muhteşem ahlak” ile ileride üstleneceği göreve, ihya görevi­ne hazırlanmıştır. Zira “seçilmiştik” ihtiyari, iradi ve iktisabi değilse “hazırlamayı, se­çenin hazırlamasını” gerekli kılar. Hele de söz konusu görev “risalet” gibi bir görev olunca bu “seçilmişlik” “korunmayı yani seçenin korumasını” da tabu kılar. “Korun­mayı” yani risalete töhmet getirecek her şeyden, “örnekliğe” engel olacak, halel getirecek her şeyden korunmayı gerekli ve vazgeçilmez kılar.

Bundan sonra üzerinde duracağımız, eğitimin başlangıcı olarak dikkatimizi çe­ken husus “hazırlama” konusudur.

Hazırlama;

Yani ortamı hazırlama…

Yani çevreyi hazırlama…

Yani kişiyi hazırlama…

Dipnotlar:

1- Müslim, Fezail, 19: Buhari, Rikkat, 26

2-  Said bin Hişam’dan, Müslim

Haşan Basri’den, Ahmed bin Hanbel, Ebu Davud, Nesai

Ayrıca Taberi de Abdullah bin Abbas’tan (ra) nakledilen ve ibn-i Abbas’ın(ra) “huluk” ile ilgili görüşü de dikkat çekmektedir. Ona göre “huluk” terimi “din”ile eş anlamlıdır. Dikkat etmemiz gereken, “din” kavramının başta gelen anlamlarından birisi davranış veya hareket, şekli yaşam tarzı olduğudur.