Her düşünce sistematiğinin, her dinin, her ideolojinin nevi şahsına münhasır bir dili, literatürü, kavramları ve edebiyatı vardır. Belki de bu işin doğasıdır ve dahi olması zaruridir. Davanın, düşüncenin oluşumunda ve mesajının iletilmesinde anahtar rol ve fonksiyon mefhumlar, kavramlar üzerindedir. Bir dava ve düşünceyi var kılan kilit kodların aktarılması anlamında temel kavramlar bir yönüyle eğitim konusu olduğu gibi bir yönüyle de heyecan kaynağıdır. Elbette ki kavramlar fikirler evrenini şekillendirmektedir. Fikriyat ise hayatı şekillendirmektedir kuşkusuz.  

            Kavram kadim tabirle mefhum; “Bir nesnenin veya düşüncenin zihindeki soyut ve genel tasarımı, fehva, konsept, nosyon” şeklinde tanımlanmaktadır. Bir başka ifade ile kavram “Bir şey hakkında sahip olunan umumi fikir; tanımlanmış, çerçeveleri belirlenmiş düşüncelerin ifadesi” olarak ta tarif edilmektedir. Kavramlar anlam, varlık ve düşünce kuramları bağlamında oldukça önem arz etmektedir. İnsanı insan kılan en önemli unsurlardan biri onun düşünme ve kavramsallaştırma yeteneğidir.

Sözcükler, kavramlar ve bütününde dil durağan ve standart değil canlı bir varoluştur. Her daim devinimini sürdürmektedir. Bundan ötürü kavramlarda zamanla anlam kaybı, anlam daralması, anlam genişlemesi, genelleşme, başka bir anlama geçiş şeklindeki değişim ve gelişimlere sıklıkla rastlanılmaktadır. Kimi zaman da olağan akışın aksine bir toplum mühendisliği projesi olarak kültür devrimi gibi süslü tanımlarla kavramlara operasyon yapılabilmektedir. Mefhumları fikriyat evreninde konuk ederken lafız, ıstılah, tağyir, tebdil, tahvil ve tahrif gibi kavramları da konuk etme zorunluluğu açıktır. Keza mana, maksat, lafız ve bağlam dengesi fikriyat ve hayatın tanziminde mühim bir fonksiyon icra etmektedir. Kavram-Fikir-Dil-Kültür-Medeniyet ilişkisi kaçınılmazdır ve üzerine eğilmek zarurettir. Elbette kavramların kimliği vardır ve kavramların değişimi değer yargılarının değişimini getirmektedir. Çoğu zaman güzel bir söz ve temel bir kavram üzerinden yürek devrimi gerçekleşmektedir. Kavramların farklı yönleri olabildiği gibi eşanlamlı sözcüklerin bile kendine ait farklı yönleri olduğu kabul edilir.

Kısaca belirtilmeye çalışılan bu önemine binaen mefhumlara dair ve mefhumlar üzerinden yapılan mücahede fikir cihadı hükmündedir. İş bu mücahedede sorumlulukların şerhi olarak kavramlarımızın asliyetinin talim edilmesinin ehemmiyetle gerektiği evvelen söylenmelidir. Mesela Din kavramının sınırlı ve bireysel alana ait folklorik bir öge değil hayatın bütünün kuşatan bir yaşam biçimi olduğu hakikati talim edilmelidir. Yine ibadet kavramı salt namaz, oruç gibi ritüellerden ibaret olmayıp rızayı Bari için yaşamanın; hayatı Allah’a adamanın bütüncül ifadesi olduğu gerçeği talim edilmelidir. Bu yönüyle ilk dönem müminlerinin  ve peşi sıra günümüze kadar tarihsel süreçte müminlerin kavramları anlama biçimi bir usul belirleme yönünden oldukça ehemmiyetlidir.

Bir başka yapılması gereken gündelik dilde sıradanlaşan terimlere farkındalık kazandırmak gerekmektedir. Tevhid kavramının gündelik sıradan bir tekrar olmaktan çıkıp temel bir varoluş cümlesine, esaslı bir fikir ve eylem düsturuna, bireysel ve toplumsal bir inkılap sloganına dönüşmesi gerekmektedir. Şirk kavramını Hubel, Lat, Uzza gibi tarihsel geçmişten bugüne getirmek meydanlardaki heykellerden paraya, makamdan hevaya, futboldan uluhiyetten pay verilen şeyh efendilere kadar boyutlarıyla şekillendirmek gerekmektedir. Suya sabuna dokunmayan, fincancı katırlarını ürkütmeyen din egemenlerin saray ulemasının ılımlı İslamıdır ki ilkin yüzleşilmesi icab eden de bu sureti haktan görünen sahteliklerdir.

Gündelik sıradanlığa bir başka örnek verilmesi gerekirse “Allah razı olsun” cümlesi ele alınabilir. “Allah’ın bağışına ve eni göklerle yer kadar olan cennet için yarışın” emri ilahisi Allah’ın rızasını hedef olarak önümüze koymuşken ve hayat imtihanının temel gayesi Rabbi razı etmek iken gündelik dilde anlamın yaşadığı sıradanlık hayreti mucibtir. Daha üst perdeden söylenecek olursa dua gibi temel ibadi kavramlarımızın gündelik sıradanlığına bir bilinç inkılabı ile karşı durmak elzemdir.

Yapılması gerekenler listemizin devamında mevcudun muhafazası gelmektedir. Hali hazırda yaşayan ve değerlerimizi ifade eden kavramlarımızı yoğun kullanarak ve yeni nesillere aktararak hayatiyetlerinin devamını sağlamak ibadi sorumluluklarımızdandır. Nesiller arası kuşak çatışmasının kavramlara bakan yönünün altı kalın çizilmelidir.

Bir diğer yapılması gereken ise batılı kavramların dilimize yoğun aktarımı hususunda teyakkuz üzere olmak gerekmektedir. Her kavramın kendi kültür havzası içerisindeki karşılığının ihmal edilerek aktarılması kavram keşmekeşinin sebepleri arasındadır. Mesela STK (Sivil Toplum Kuruluşu) mantığı Batılı zeminde ifade ettiği anlam ihlal edilerek ve dahi sorgulanmadan coğrafyamıza cemaat kavramının yerine inşa edilmek üzere ithal edilmiştir. Böylece İslami sosyal varoluş yapı sökümüne maruz bırakılmıştır. Sonuçta cemaatler birer STK’ya müntesipler ise birer üyeye dönüşmüştür. Sivil alan kamusal alan ayrımı da Tevhidin bütünleştiriciliğinin aksine hayatı parçalayan ve değerler dünyamıza muhalif bir kavramsallıştırmayı ifade etmektedir. Yine İnsan hakları düşüncesi İslam’daki Hukukul ibad kavramının yerine ikame edilmiştir ki insan hakları aktivizmi LGBT sapkınlığını savunmaya kadar gelebilmiştir. Benzer eleştiriler hümanizma, bilim, teknoloji, kadın hakları, demokrasi, laiklik gibi diğer tüm batılı kavramlar için de geçerlidir.

Batıl kavramlara kendince anlam yükleyerek veya başına İslami sözcüğünü getirerek İslamileşmeyeceğinin bilincinde olmak gerekir. Sosyalizmin başına İslami sözcüğü getirilerek İslam’daki sosyal adalet ifade edilmez bilakis içinden çıkılmaz bir düşünce ve kimlik probleminin zemini inşa edilir. Yine Demokrasinin başına muhafazakâr sözcüğünü getirerek şura olduğunu ifade etmek benzer bir problem alanıdır. İslamcı kavramı bile tartışılırken Radikal, fundamentalist gibi terimlerin sentezinin yer yer kabul görüyor olması fikri karmaşanın boyutu hakkında mühim bir veridir. İslam ilahi tabiatı gereği eksiksiz ve fazlasız ekmel bir duygu, düşünce ve yaşamın adıdır ve tecezzi kabul etmediği gibi sentezi de kabul etmez.

Bir diğer husus ise kavramların aşınmasına ve başkalaşmasına karşı farkındalık üzere olmak gereğidir. Şeytan kavramının Ezidi inancındaki ideolojik “Melek Tavus” olumlanması yanında bir futbolcu üzerinden ve gündelik dilde olumlanması anlam aşınımının önemli bir örneğidir.

Milliyetçilik kavramındaki aşınım da bariz bir örneklik olarak üzerinde durulmayı hak etmektedir. Millet kavramının kitabi karşılığı din iken –misal Milleti İbrahim- elan kavmiyetçilik anlamına kaydığı müşahede edilmektedir. Bu eksende ümmet kavramının da  anlam daralmasına maruz kaldığına yerellikle koşut olarak çok ta gündem olamadığına vurgu yapmak gerekmektedir. Yakın geçmişte İşid üzerinden İslam’ın temel siyasi kavramları olan Hilafet, Cihad ve İslam devleti kavramlarının aşınması daha doğru bir ifadeyle itibar suikastına maruz bırakılması canlı birer örnek hükmündedir. Gerçekten ehli küfür İslamofobi tabir edilen başarılı bir sosyo-politik mühendislik icra etmiş lakin ehli iman işbu projeyi akamete uğratma adına yeterli ve övünülecek bir pratik ortaya koyamamıştır. Yine Fetö üzerinden Cemaat kavramının başına gelen, 2000’li yıllarda yaşanan Hizbullah olayı üzerinden aynı kavramın başına gelen farklı değildir. Din dilinin oto sansüre tabi kılınmasının hedeflendiği bu süreçlerin önemli ölçüde amacına ulaştığı da bir öz eleştiri olarak not edilebilir. Bunlarla beraber yıkıcı İslamcılık tartışmalarının ve akabinde muhafazakar-sağcı retoriğin yerleşmesi sürecinin gelmesi tesadüf değildir. Tartışma ve özeleştiriyi tamamen olumsuzlamadığımı, kimlik erozyonunun perdesi hükmünde kimlik yapıbozumuna sebep bir geçmiş eleştirisine vurgu yapmaya çalıştığımı özellikle vurgulamak gerekir.

Din dilindeki oto sansürü temel Kurani kavramlardan olan tağut kavramı üzerinden de izleyebilmekteyiz. Tevhidi bilinçlenme sürecinin kilit kavramlarından olan Tağut kavramı millileşme sürecinde sakınılması gereken siyasal kavramlardan addedilerek şeriat, cahiliye, hâkimiyet kavramlarımız gibi tedavülden kaldırılmıştır. Artık müstekbirlere karşı mustadaflardan yana mücadeleden yeryüzünde fitne kalmayıncaya ve din Allah’ın oluncaya kadar cihaddan bahsedilmemektedir. Artık politik muktedir dilin yerliliği ve milliliği gündemi belirlemektedir. Benzer bir vaka Hadis-sünnet ilmine yönelik topyekün bir oryantalist saldırı karşısında din dilinde değişiklikler yaşanmasında görülebilmektedir.

Kavramlarımızın hayattan kovulması; hayatın boşluk kabul etmediği gerçeğince yeni ve ötekine ait kavramsallaştırmalarla hayatın berdevam olması ile sonuçlanmaktadır. Her dönem benzer süreçlerin yaşanabileceğini hatırda tutarak yol almak elzemdir.

Değinilmesi gereken bir başka husus ise bizi biz yapan kavramları yeniden hayatın orta yerine çağırmaktır. Temel kavramlarımıza yönelik operasyonlar itibarsızlaştırma çabaları kavramlarımızdan vazgeçme, lügatlerimizden çıkarma değil de daha sıkı bir şekilde kavramlarımıza sarılma ile neticelenmelidir. Komplekse düşmeden, tereddüt etmeden, büyük bir özgüvenle, yanlış anlaşılma, fikriyat cihadımızın bedelini ödeme pahasına kavramlarımıza sahip çıkmalıyız. Aksi takdirde istenen bireysel ve toplumsal değişimin ilk evresi olan bilinç devriminin zemini hükmündeki fikriyat cehdimizi neticelendirmemiz mümkün olmayacaktır. Her konuda ve hususen mefhumlar düzleminde belirleyen/özne olamadıkça belirlenen/nesne olmaya ve hep ağıt yakmaya, sızlanmaya devam edeceğiz. Mümin Tevhidden kalkışla esaslı söz söyleyebilmelidir zaman ve mekan kaydından azade olarak. Hayata çağrılması gereken kavramlarımıza takva kavramı misal olarak verilebilir. Bütün boyutlarıyla sakınılması gerekenlerden uzak, adanmış bir hayatın temel kavramı olan takva ilahi sorumluluk bilinci olarak her an hayatla içiçe olmak durumundadır.

Hayat-memat mücadelesi verdiğimiz bu dönemde varoluşumuzun mefhumlar üzerinden yürüyen boyutunun devasalığı hakkında farkındalığımızı artırma zorunluluğu cehd ehlinin vazifelerindendir. Fikriyat evrenimizi oluşturan mefhumlarımızın olmazsa olmazlığı, vazgeçilmezliği, aslına irca edilmesi, derinlik kazandırılması ve yoğun kullanımı sorumluluk ehlini bekleyen vazifelerdendir.  

Sorumluluk ehlinden olma duasıyla.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir