“KUR’AN’IN tevhidden sonra ikinci çağrısı namazdır; çünkü namaz, dinin direği ve olmazsa olmaz kuralıdır. Namaz, imanla küfür arasında bir perdedir ve amellerin en faziletlisidir. Namaz, cennetin anahtarı, müminin miracı ve alamet-i farikasıdır.”
İSLAM’DA “tevhid akidesine iman”dan sonra, ikinci olarak namaz emri gelir; çünkü namaz dinin direği, müminin miracı ve cennetin anahtarıdır. Allah katında en sevgili amel odur. Peygamberimizin, salat ve selam üzerine olsun, gözümün nuru dediği ibadet yine namazdır.
Günde beş vakit Allah’ı birlemenin, yani tevhid’in eyleme dönüşmesinin adıdır namaz. Allah’ı tesbih, tekbir ve ta’zim eylemek, O’na hamd, şükür ve senada bulunmak, O’ndan yardım dilemek ve dualarımızın kabulünü istemek, günahlarımız için tevbe ve istiğfar etmek; dua niyaz, yalvarma, tevazu, huşu, huda, zikir, tefekkür… hepsi namazın birer parçası ve temel unsurudur. Namaz, iman ile küfür arasındaki perde, mümini fahşadan ve münkerden alıkoyan en önemli engel ve Müslümanı Müslüman olmayandan ayıran en belirgin bir ölçüdür.
Namaz, tüm mahlukatın ibadet biçimlerini kendisinde toplayan bir hülasadır. Kıyam eden, rüku ve secde eden meleklerin ibadetleriyle canlı ve cansız bütün varlıkların ibadetleri, tesbih ve tenzihleri namazda toplanmıştır.
“Onu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur!” (İsra, 44) “Görmedin mi; göklerde ve yerde bulunan her şey, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah’a hakikaten secde ediyorlar.” (Hace, 18)
Namaz, Allah’ın yaratıklarının Ona yaptığı tüm ibadet şekillerinin bir sentezidir. Yıldızlar, devamlı olarak belli hareketleri tekrar ederler, namazda ikinci hareket eğilmek, rükudur; ağaçlar gıdalarını ağız vazifesi gören kökleriyle alırlar, şu halde devamlı secde halindedirler, namazda üçüncü hareket, alnını toprağa koyarak secde etmektir; akan su devamlı surette yıkar ve temizler, namazdan önce abdest alınır… vs.
Namaz, sadece şekilden ibaret bir hareketler bütünü değildir. O, cismin, aklın ve kalbin iştirakiyle gerçekleştirilen mükemmel bir ameldir. Bu üç unsurun herbiri adaletli bir şekilde ve yerli yerinde namazda temsil olunurlar. Cisim için kıyam, rüku, sücud, dikilme ve eğilme; dil için kıraat, tesbih, zikir ve dua; akıl için düşünme ve anlama; kalp için de hüşû ve manevi lezzet vardır.
Ayrıca bütün semavi dinlerde kıyam, rüku, secde ve ka’de gibi ibadet şekilleri vardır ve kuşkusuz bunlar tevhidî kaynaklıdır. İşte İslam tüm bu tevhidî ibadet şekillerini namazda birleştirmiştir.
TEVHİD’DEN SONRA NAMAZ
İslam’ın ilk farzı iman, ikinci farzı da namazdır. Rasulullah’a, salat ve selam onadır, gelen ilk hüküm, tevhidden sonra namaz olmuştur. “Oku!” şeklinde başlayan ilk vahiy Alak suresinin birinci ayetidir. Sürenin sonu ise secdeyi emreder. İlk vahiyden sonra, ikinci olarak inzal olunan Müddessir suresinin ilk beş ayetinden üçüncüsü “Ve rabbeke fekebbir!” emridir. Bu; “Rabb’ini tekbir et, yani Onu büyük tanı ve büyüklüğünü bildir, söyle!” demektir. İşte namazın temeli ve esası bu cümledir. Allahu Teala şöyle buyuruyor:
“Onlar ki, Kitab’a sımsıkı sarılırlar ve namazı dosdoğru kılarlar; elbette Biz, salih olanların ecrini zayi etmeyiz.” (A’raf, 170)
Tevbe edip mümin olanlar için şöyle denilir:
“Eğer tevbe ederler, namazı kılarlar ve zekatı verirlerse, dinde sizin kardeşlerinizdirler.” (Tevbe, 11)
Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetinde ve yine çoğu hadıs-i şeriflerde, mümine; tevhid’in ardından ilk önce namaz, sonra zekat ve sonra da diğerleri emredilmiştir. Allah Rasulü de, Muaz bin Cebel’i Yemen’e vali ve kadı olarak gönderirken şöyle buyurdu:
“Onları, Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim de Allah’ın Rasulü olduğuma şahadet etmeye davet et. Eğer onlar bunu kabul edip itaat ederlerse, bu defa onlara, her gece ve gündüz üzerlerine Allahu Teala’nın beş vakit namaz farz kıldığını öğret. Eğer bu konuda da Allah’a itaat ederlerse, bu defa da onlara şunu öğret: Şüphesiz ki Allah, onlara mallarının zekatını vermeyi farz kılmıştır. Bu zekat onların zenginlerinden alınır ve fakirlerine verilir.” (Buhari, Zekât, H. 96)
Rasul-i Ekrem, aleyhisselatu vesselâm, ashabından, önce namazı ikame etmeleri, sonra zekatı vermeleri, daha sonra da bütün Müslimlere nasihat etmeleri konusunda biat almıştı.
Ayet ve hadislerde, tevhid’den hemen sonra namazın emredilmesinin hikmeti üzerinde iyice düşünmek lazımdır.
Namaz, niçin diğer ibadetlerden daha önemli kılınmış ve öncelikle emredilmiştir?
Bu sorunun cevabını vermek iddiasıyla değil, ancak bir ipucu olabileceğini düşünerek şöyle söyleyebiliriz: Çünkü namaz, tevhid’in pratiğidir; imandan aksiyona geçiştir; tevhid’in temel ilkelerini hem dilimizle, hem kalbimizle hem de hareketlerimizle tekrar edip iman ve ikrarımızı tazelemektir. Daha önce de ifade ettiğimiz üzere namaz, bütün ibadetleri kendisinde özetleyen bir hülasadır. Yine namaz, imanın varlığını kanıtlayan en önemli belirtidir.
EN FAZİLETLİ AMEL
Allah’ın Rasulü’ne, salat ve selam onun üzerinedir, soruldu:
“Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir?”
“Vakti gelince kılınan namazdır” buyurdu.
…
Birisi, Rasulullah’a, “İslam nedir?” diye sordu. “Bir gündüz ve gecede beş vakit namazdır” dedi. (Daha sonra oruç ve zekatı anlattı.)
…
Namaz cennetin anahtarı olduğu gibi, namazı terketmek de cehenneme girme sebebidir:
“Cennetin anahtarı namazdır.” (Müslim, İman, 10)
“Sizi cehenneme sevkeden nedir? ‘Namaz kılanlardan değildik!’ derler.” (Müddessir, 42-43)
Namaz, sürekli bir yükseliş ve yüceliştir. Münker’den marufa, kötülüklerden iyiliklere, zulumattan, nur’a, tekebbür’den tezellül’e, dünyevilikten uhreviliğe, nefsin ve şeytanın esaretinden ilahi hürriyete ve özgürlüğe doğru bir yüceliş, bir geçiş ve inkılabdır.
Namaz, münker’e ve fahşâ’ya, küfre ve şirke, nefse ve şeytana, dünyevi sevgi ve korkulara karşı büyük bir engel ve sağlam bir kalkandır. Allah adına tağut’a karşı, rüşd adına ğayy’a karşı, iman adına küfre karşı ve hak adına, bâtıla karşı kuşanılan çelikten bir zırhtır o.
“Muhakkak ki namaz, fahşâ (iğrenç şeyler) ve münkerden (kötülüklerden) vazgeçirir. (Ankebut, 45)
MÜMİN İLE KAFİR ARASINDA ÖLÇÜ
Namaz, iman ile küfür arasında bir perde, mümin ile kafiri birbirinden ayıran alamet-i farika, cennete ya da cehenneme girme konusunda tayin edici faktördür. Kısaca namaz, dinin olmazsa olmaz en birincil amelî kuralıdır.
Nitekim, bazı rivayetlerde, namazı bilerek terkedenin kafir olacağı, bazı rivayetlerde ise Allah’ın zimmetinden uzaklaşacağı ifade edilmiştir. Hz. Ömer ise, “Namaz kılmayan Müslüman değildir.” demiştir.
Aşağıdaki hadis ve ayet, iman ile küfür arasındaki bu keskin çizgiyi belirlemede namazın ifade ettiği anlamı apaçık ortaya koyuyor:
“Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasulü olduğuna şahadet edinceye, namazlarını kılıp zekatlarını verinceye kadar insanlarla savaşmaya emrolundum.” (el-münteka, c.1, s.188)
“Eğer tevbe ederler, namaz kılarlar ve zekat verirlerse, yollarını serbest bırakın.” (Tevbe, 5)
Şu halde, mümin ile kafiri, müşriği ve münafığı birbirinden ayıran en önemli alamet-i farika namazdır. Kişinin “İnandım!” demesi, meseleyi halletmemektedir. Bu imanını eyleme dönüştürmesi ve ilk olarak da namazla işe başlaması gerekmektedir. Aksi halde, müminlerin safına dahil olamayacaktır ve kendisiyle savaşılması gerekecektir. Ta ki, namazını kılıncaya kadar.
“Onlarla bizim aramızda alamet-i farika namazdır. Binaenaleyh namazı terkeden kafirlere benzemiştir.” (Tirmizi, 2623) “Namaz dinin direğidir. Onu terkeden şüphesiz dinini yıkmış olur.” (İhya, c.1, s.399)
İşte ölçü budur. Kişi imanını namaz biçiminde eyleme dönüştürmeden dinini ayakta tutamaz.
Kaynak: Bir tevhid eylemi: Namaz