Giriş

“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” 30 Rum, 21

Allah’ın insanı erkek ve kadın olarak yaratması ve bir birlerine muhtaç kılmasın da sayısız hikmetler vardır. Kendini ‘Hakim’ olarak tavsif eden Allah, hiçbir şeyi abes/anlamsız ve boş yere yaratmamış ve her şeyi kendisi için var kıldığı ve ahsen-i takvim olarak yarattığı insanı da başı boş bırakmamış, hikmetine uygun kaide ve kurallar ile onun hayatını tanzim etmiştir. Gönderdiği vahiy ile ona sınırlar çizmiş, haramı ve helali bildirmiştir. İnsandan bütün hayatı boyunca ‘helal ve tayyip’ olana yönelmesini istemiştir. Bu durum insanın yapıp ettiği her şeyde olduğu gibi evlilikte de böyledir. Ve yine evliliğe giden yolda da insandan/ Müslümandan ‘helal ve tayyip’ olan bir seyir takip etmesi istenmiştir. Gücümüz yettiğince bu seyri ifade ve izah etmeye çalışacağız

Evlenme Çağı

Esasen mutlak manada bir evlilik çağı belirlemek son derece zordur. Zira pek çok belirleyici etken bu aşamada devreye girer. Yaş, rüşt, imkân, sorumluluk alma isteği, sosyal şartlar ve benzeri unsurlar evlilik çağını belirleyen, şekillendiren ve etkileyen unsurlardır. İslami açıdan tavsiye olunan ise mümkün olan en erken dönemdir. Lakin bu ifadenin yukarıda söylenenler ışığında açılımı da gereklidir. Zira İslam karşıtlarının İslam’a saldırmak için malzeme olarak kullandıkları belli başlı konulardan birisi de ‘çocuk yaşta’ denecek kadar erken evlilik konusudur. Rasulullah’ın (as) Hz Ayşe (ra) validemizle erken yaşta evlenmesi de bu konuda malzeme olarak kullanılmaktadır. Haddizatında bu bir başka konu olmakla beraber gerek farklı rivayetler gerek dönemin sosyal şartları ve gerekse Rasulullah’ın (as) eşsiz şahsiyeti bu durumu bir problem olmaktan çıkarmaktadır.

Günümüz modern çağı bütün unsurlarıyla bir yandan insanların şehevi arzularını kamçılayıp tahrik ederken öte yandan bu şehevi arzuların meşru zeminde ve meşru sınırlarda gerçekleştirilmesinin önüne geçerek insanları alabildiğine geç ve gecikmiş dönemlerde evlenmeğe itmektedir. Bu durum beraberinde pek çok haram ve sapkınlığı ortaya çıkarmaktadır. Buluğ çağına ermekle beraber ‘akil’ vasfını taşımakta yeterli olmayan bu sebeple ‘rüşt ehli’ olmaktan uzaklaşan genç, nesiller modern sosyal şartların ve algıların da etkisiyle artık daha geç yaşlarda evlenmeyi düşünür oldular. Ekonomik şartlar, kariyer endişeleri, sorumluluk almaktan kaçmak gibi etkenler de bu düşüncenin pekişmesini sağlamaktadır. Biz Müslümanlara düşen bütün bu olumsuzluklara rağmen gidişatı tersine çevirmek için çabalayıp Allah’ın gençleri evlendirmemize yönelik emrine itaat ile olumsuz şartları O’nun olumluya çevireceğine olan vaadine güvenmektir.

Evlilik Gerekçeleri

Kız veya erkek bir Müslüman gencin düzgün bir evlilik seyri gerçekleştirmeleri için, niçin evlenmesi gerektiğinin farkında olması lazımdır. Bu farkındalık, gerçekleştirecekleri evliliklerini basit bir heves ve salt bir şehvet tatmini olmaktan uzak tutacaktır. Özel sosyal ve ekonomik şartları – ki kimisi cahili bir toplumun içinde bulunmaktan da kaynaklanan akraba ilişkileri, duygusal etkenler, bağ, bahçe ve benzeri yerlerde çalışarak aileye ekonomik girdi sağlama beklentileri gibi – üzerinde duracağımız gerekçelerin dışında tutacağız.

Fıtrat

Karşı cinse yönelik şehevi arzular, ftrat dediğimiz insanın yaratılıştan getirdiği bir gerçekliktir. Bu fıtri ihtiyaca rağmen bunu reddetmek veya aykırı davranmak fıtrata ters bir durumdur ve onu zorlar. Neticede bozuk ve sapkın hallerin kişiliklerin ortaya çıkmasına sebep olur. Velev ki Bir Müslüman gencin ilim, cihat, zühd gibi sebeplerle de olsa bu fıtri ihtiyacı ötelemesi veya terk etmesi Resulullah’ın (as) sünnetine aykırı olmasına neden olacağı gibi onu Rasulullah’ın (as) “sünnetimden yüz çeviren benden değildir” ifadesindeki tehdidi ile de karşı karşıya bırakır.

Evliliğin en önemli gerekçesi bu fıtri ihtiyaçtır. İnsan bu ihtiyacı ancak evlilikle meşru bir şekilde / ‘helal ve tayyip’ bir yolla giderebilir. Şehevi arzuların karşılanmasına meşruiyet kazandıran evlilik, aynı zamanda bu durumu uhrevi bir kazanca da dönüştürüyor. Bu müjdeyi veren Rasulullah’a (as) şaşıran sahabeye yine Resulullah’ın (as) kendisi “haram yolla yapıldığında nasıl günaha giriliyorsa meşru / helal yolla yapıldığında da aynı şekilde sevap elde edilir” şeklinde durumu izah etmiştir. İşte bu bilinç, işin ‘tayyip’ boyutudur.

Haramdan Korunma

Her türlü fahşanın arttığı, harama ulaşmanın hem çok kolay olduğu ve hem de haram olgusunun basitleştiği bir zaman diliminde yaşıyoruz. Sahabe-i kiramın (ra) kendilerini helake götürecek endişesiyle sakındıkları küçük günahlar bir yana büyük günahları işlemek dahi kendini Müslüman olarak tanımlayanları tedirgin etmiyor. Hayatın her alanında var olan bu duyarsızlık en çok da kadın erkek ilişkilerinde kendini göstermektedir. İş hayatından okula, toplu taşımadan alışveriş merkezlerine kadar kadın ve erkeğin iç içe olduğu bir yaşam tarzında pek çok İslami değerin zaafiyete uğraması kaçınılmazdır. İçinde bulunduğumuz gerçeklik bunun bariz delilidir. Pek çok tehlikeyi içinde barındıran böylesi bir ortamda evlilik, kişiyi koruyacak en önemli kalkandır. “Onlar yani kadınlar sizin için bir elbise sizde onlar için bir elbisesiniz” şeklindeki ilahi tasvir, ‘takva elbisesi var ya işte o en hayırlı olanıdır’ şeklindeki tasvirle bir araya geldiğinde evliliğin koruyucu kalkan olma özelliğini en beliğ şekilde göstermiş oluyor. Rasulullah (as) da evliliğin bu yönüne dikkatimizi çekerek ‘evlenen dininin yarısını korumuştur, diğer yarısı için de Allah’tan korksun’ diye buyurur. Kitabın ve sünnetin vurgularından anlıyoruz ki evlilik bir boyutu ile kişiyi haramlara karşı koruyucu kalkan iken yine de tek başına yeterli değildir. İlla onu takva ile takviye etmek gerekir.

Evlilik Vaktini Geciktirmek

Günümüzde evlilik çağının çok geç yaşlara ertelendiğini daha önce ifade etmiştik. Bu durumun aynı zamanda çeşitli problemlere de yol açtığını söylemiştik Kız veya erkek bir Müslüman gencin gereksiz mazeretlerden, yersiz endişelerden, mükemmeliyetçi yaklaşımlardan kaçarak mümkün olan en erken zamanda evlilik sürecini başlatması kendisine yapacağı en büyük iyiliklerdendir. Şeytanın iğvası, nefsin vesveseleri, cahili çevrenin modern hurafeleri, bu hususta onu gevşekliğe sevk etmemelidir. Her geçen zamanın ona daha büyük sıkıntıların kapısını açacağını da görmelidir. Nice Müslüman kız ve erkek, evliliğin gecikmesinden kaynaklanan ruhi sıkıntılar yaşamaktadır. Gittikçe sosyal bir probleme dönüşen bu sorun, aile yapısının sıhhatine de zarar vermektedir Bu durumu en bariz şekilde batıda görmekteyiz.

Hayatı Düzene Koymak

Her Müslüman, hayatı sorumluluk bilinci ile yaşaması gerekir. Bunun farkına varamamış olanlar heva ve heveslerinin kurbanı olurlar. Hatta daha da ileri boyutta ya heva ve heveslerini ilah edinirler veya ilahlarını / dinlerini heva ve heveslerinin konusu haline getirirler. Kişi sorumluluk bilincinden uzak düştükçe nefsine dair, ümmete dair, insanlığa dair, ahirete dair… dert ve endişelerden de uzaklaşır.

Düzensizlik ve belirsizlik içerisinde iken kişinin sıhhatli bir sorumluluk bilincine sahip olması neredeyse imkânsızdır Bu durumda sorumluluk bilinci ile harekete geçmek çok zordur. Başlanılmış bir seyir varsa onu sürdürmek çok daha zordur. Bu hususta Allah, ‘ipini eğirip büken ve sonra bozan bir kadın gibi olmayın’ der.

Bir Müslümanın hayatını, özellikle de sorumluluk bilincinin bir yansıması olacak hayatını, düzensizlik ve belirsizliğe uğratan en önemli sebeplerden biri de evliliktir. Her ne kadar bu durumun istisnaları olsa da genel anlamda bu sorun hep yaşanmaktadır. Evlilikler, tabiatı gereği evlilik öncesi hali ve şartları etkiler ve değiştirirler. Bu sebeple Müslüman genç kız ve erkeklerin hayatlarını düzene koyup sorumluluk bilinci içerisinde istikrarlı bir seyri elde etmeleri için evliliği önemli bir adım olarak görmeleri gerekir. Burada her evliliğin mutlaka bu sonucu durmayacağını da söylemek gerekir. Ancak evliliğin kişiyi daha duyarlı daha sorumlu ve daha olgun kıldığı da aşikârdır.

Çoluk Çocuğa Karışma

Belki burada neslin korunması, neslin devamı gibi bir ifade kullanabilirdik lakin meramımızı anlatmış olamazdık. Zira bu ifadeyle kastımız sosyolojik bir olguyu dile getirmek değil fıtri bir gerçekliğe vurgu yapmaktır. Hele de modern hayat tarzının insanı her yönüyle kısırlaştırdığı bir dönemde bu fıtri ihtiyaç daha çok ön plana çıkmaktadır. Rasulullah’ın (as) ‘evlenin çoğalın’ ifadesini bu çerçevede yeniden düşünmek gerekir. İnsanın sorumluluk bilincinin oluşumu ve gelişiminde çoluk çocuğa karışıp anne baba olmasının payı göz ardı edilemez. Ayrıca sıhhat şartlarına haiz bir toplumun oluşumunda da bu durum en önemli etkendir. Bu gün yaşadığımız bir gerçeklik olarak İslami yapılara mensup fertler bırakın dışarıdan insan devşirmeyi – bu ifade bir olumsuzlama ve ötekileştirme amaçlı değil lakin bir hakikate vurgu yapmak kastıyla kullanılmıştır – kendi çocuklarına gerekli özeni gösterecek olsalar büyük ve ciddi bir potansiyeli elde etmiş olurlar. Dolayısıyla ne kadar erken yaşta ve ne kadar çok çocuk sahibi olunursa çağın olumsuzluklarının o denli önüne geçilmiş olunur.

B-Evlenme İsteğini Açıklama

Evlilik çağına gelmiş Müslüman gençlerin ve özellikle kızların evlilik isteğini dillendirmelerinin ciddi bir zorluk arz ettiği malumdur. Bu zorluk gerek ferdin sahip olduğu kişilikten, gerek içinde yaşadığı toplumun algı ve baskılarından, gerek yakın aile çevresinin özellikle anne ve babasının konuya yaklaşım tarzlarından ve gerekse imkânlardan kaynaklanıyor olabilir. Bize gereken düzgün bir usul dairesinde evlilik / evlendirme isteklerinin rahat ve kolay bir zeminde gerçekleşmesini sağlamaktır.

Anne Baba Tarafından

Şüphesiz evlilik isteğinin en kolay yolu anne babanın çocuklarına teklifi ile gerçekleşir Çocuklarını evliliğe teşvik etme ve evlenmeye uygun çağları geldiğinde gençlerin bunu istemelerinin önünü açma da anne-babalara önemli bir rol düşer. Bu rol bir yönüyle kendi çocuklarının evliliğe hazırlanması ise diğer yönüyle de onlara en uygun adayların bulunması şeklindedir. Hatta uygun bir aday bulunduğunda Rasulullah (as) ve sahabenin (ra) uygulamalarında olduğu gibi ve tabi ki nispeten örfü de dikkate alarak ‘sen iyi bir delikanlısın, benim de iyi bir kızım var ve eğer ikiniz de kabul ederseniz kızımı seninle evlendirmek isterim’ şeklinde ön açıcılık pek çok zorluğu ortadan kaldıracaktır.

Çocuklar Tarafından

Evlilik çağına gelmiş gençlerin yine düzgün bir usul içerisinde evlilik isteklerini açığa vurmaları hem elzem hem de en doğru bir girişimdir. Bu girişimin öncelikli muhatabı da anne babalardır. Lakin her şeyin ekseninin kaydığı günümüzde bu durumda payına düşeni almış ve gençler fiili durumlar oluşturarak süreci işletir olmuşlardır. Evlilik isteğinin anne babaya açılamadığı durumlarda bu istek, yakın akrabalar veya dost çevresi gibi üçüncü şahıslar üzerinden gerçekleşir Bu üçüncü şahıslar evlenmeyi isteyen genç eğer İslami bir sosyal çevre içinde ise abileri ablaları ve çoğunlukla da hocaları olabilmektedir. Yine de bir Müslüman genç evlilik isteğini açıklarken kullanacağı dile ve edep sınırlarına dikkat ve riayet etmelidir.

C-Aday Arayışı

Evlilik yolculuğuna çıkmış Bir Müslüman gencin bu yolculukta dikkat edeceği en önemli merhale evlenmek istediği kişiyi belirlenmesidir. Rasulullah’ın (as) tavsiyelerindeki önemli hususların başında da bu konuyu görürüz. Bunun içindir ki evlilik yolculuğu aynı zamanda bir arayış seyridir.

Şimdiki Durum

Evliliği bir cennet yolculuğu olarak değil de hayatın tabii akışı içinde uğranılacak ve bir tatmin vesilesi olacak bir durak olarak gören yeni genç nesil, hayat partneri diye baktığı eşini arama da ciddi problemler yaşamaktadır. Artık pek çoğu yol kazasına uğrayan ve ‘olmadı boşanırız’ diye bir evcilik oyununa çevrilen evlilik seyri içinde temel sorunlardan biri gençlerin neyi nasıl aradığını bilmemeleridir. Geçici heveslerle hayatı sürdürmenin kalıcı bir hale dönüştüğü günümüzde Müslüman gençler de bu durumdan payına düşeni almaktalar. Kadın-erkek ilişkilerinin hiçbir sınırının kalmadığı, ihtilatın / karışıklığın normal ve kaçınılmaz olarak kabul edildiği zeminler, arkadaşlık, dostluk, mahremiyet ve benzeri olguların içini boşaltıp ters yüz etmektedir. Bu zeminlerde nice haramlar helal, nice mahzurlar sakıncasız, nice anormallikler normal addedilmektedir. Bağımsızlığını kazanmış (!), özgüven sahibi (!), kendi kararını kendi veren yeni nesil, evlilikte de aynı yaklaşımla hareket etmektedir. Okul, üniversite, iş hayatı, sosyal medya, avmler ve çeşitli etkinliklerin gerçekleştiği sosyal mekanlar (!) ve hatta toplu taşıma araçları gibi zeminlerde bulunulan, tanışılan, kurulan arkadaşlıklar evlilik seyrinde ki gence aradığını bulmuş olma zannı vermektedir. Allah’ın sınırlarına riayet endişesi duymayanlar için bu durum tam bir şehvet tatminine dönüşmüş durumdadır. Kurulan arkadaşlıklar, girilen ilişkiler ‘helal ve tayyip’ vasfından uzak, birer şeytani tuzak konumundadır.

Flörte Meşruiyet Kılıfı

Adına flört denilen ve sıhhatli bir evlilik başlangıcı için zorunluyumuş havası verilen gayrimeşru ilişki biçim ve seyri, Müslüman gençler arasında da yaygınlık kazanmış durumda. Gençlerin birbirlerini tanımaları gibi gayet masum bir gerekçeye oturtulan flört, kendisine giydirilen meşruiyet kılıfları ile İslami çevrede de kendine yer edindi. Artık genç bir kızın erkek arkadaşının olması, genç bir erkeğin de kız arkadaşının olması, bunların buluşmaları, oturup kalkmaları, sohbet etmeleri, gezip tozmaları, sıradan, kabul edilebilir, mahzurlu olmayan ve hatta takdir gören bir hal arz etmektedir. Liselerde, üniversitelerde, işyerlerinde ve saire yerlerde aralarında hiçbir engel bulunmayan genç kız ve erkekler, bütün mahremiyet sınırlarını aşarak rahatlıkla arkadaşlık kurmaktalar. Kurulan bu arkadaşlıkların daha sonra evlilik için bir vesileye dönüşeceği sanılsa da aksine ya daha adaylık konumuna bile gelmeden veya sürecin ilk başlarında akamete uğramaktadır. Çoğunlukla bir gönül eğlendirme süreci olan flört seyri, beraberinde pek çok değerin yitirilmesine ve vahşi bir arsızlığın ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. İslami açıdan hiçbir gerekçe, bir Müslüman kız ve erkeğin birbirleriyle arkadaşlık kurmalarına ve bunu flörtvari bir ilişkiye dönüştürmelerine izin vermez. Ne kızın tesettürü, ne sözlülük ve nişanlılık kılıfı, ne ‘tenhalarda değil kalabalıklarda buluşuyoruz’ kandırmacası ve ne de başka kılıflar, flörte meşruiyet kazandırmaz.

Tanışma Zeminleri

Geçmişe nazaran günümüzde de pek çok tanışma imkânına sahip olan gençler için bu zeminler ciddi tehlikeleri de içinde barındırıyor. Geçmişte düğün gibi, ‘Pınarbaşı’ gibi masum zeminlerin yerini, okul, iş, sosyal mekanlar, avmler, sosyal medya gibi oluşumunda hiçbir İslami değerin bulunmadığı daha modern zeminler almaktadır. Bu zeminler barındırdığı bütün olumsuzlukları, kurulan ilişki ve tanışmalara da taşımaktadır. Mesela üniversite sebebiyle aile ve çevre korumasından uzakta bulunan bir genç kız veya erkek, bunu tüm serbestiyeti ile yaşamakta, daha iyi bir çevre ile tanışan ve kendini koruyabilen az bir kesimi istisna edersek kurulan ilişkilerde bu başı boşluktan ve sorumsuzluktan payına düşeni almaktadır.

Yapılması Gereken

Bütün bu olumsuz gelişmelere ve şartlarını bizim oluşturmadığımız zeminlere rağmen Müslümanların çocuklarını evlendirmede gençlerin de evlilik seyirlerinde aday arayışı için düzgün ve sıhhatli vesileler oluşturma çabası zorunlu bir hal arz etmektedir. Var olana teslimiyet, beraberinde pek çok sapmayı da getirmekte ve aileler ve fertler hızla İslami bir yaşamdan uzaklaşmaktalar. Bu durumda dikkat edilecek tavsiyeleri şöyle sıralayabiliriz:

Bütün bunlarla beraber ortak zeminlerin istisnai de olsa belki bir faydası, edep ve şeriatın izin verdiği ölçüde tanışma, konuşma ve bizatihi aday bulmaya imkan tanıması, göz önünde bulundurulabilinir.

D-Tanışma ve Görüşme

Şeri, örfi ve ahlaki şartlar içinde hareket eden adayların birbirlerini tanımaları ve birbirlerini ölçmeleri için bir araya gelmeleri, olması gereken bir durumdur. Aracılar vesilesi ile bulunan her aday uygun bir aday olmayacağı gibi adayı bulanın konumundan dolayı gelen teklifi kabul etme zorunluluğu da yoktur. Buna binaen vesile olanların tavsiye ve belki ısrarlı tavsiye dışında bir dayatmaya gitmemeleri gerekir. Lakin gençlerin de vesile olanların durumuna göre tavsiyelere kulak vermesi, dikkate alması, kendi hayırları için güzel bir davranış biçimidir.

Bu tanışma ve görüşmelerde şu hususlara dikkat etmek gerekir:

-Tesettür: İlk tanışma seyrinde özellikle genç kızların İslam’ın görülmesine izin verdiği ellerini ve yüzlerini ki örfi olarak bazı gerekçelerle ayağın topukla beraber görülmesine de izin verildiği ifade edilir, göstermelerinde bir mahsur yoktur. Lakin hem erkeğin hem de kızların üzerlerine giydikleri elbiselerin de tesettür şartlarına haiz olması gerekir. Henüz şeri bir serbestiyetin oluşmadığı karşı cinsi, ziynet vasfına sahip bir elbise ile karşılamak doğru değildir. Aynı şekilde dar, şeffaf elbiseler, muhatabın dikkatini çekecek süslenme, makyaj ve kokular da kaçınılması gereken tesettür dışı durumlardır.

-Halvet: Evleneceği yahut evlenebileceği kişilerle üçüncü şahısların müşahede edemeyeceği ortamlarda baş başa kalma anlamındaki ‘halvet’, caiz olmayan bir durumdur. Evlenecek gençler arasında gerekli olan görüşme ortamlarının bu ‘halvet’ tanımına ve hükmüne göre oluşturulması gerekir. Gençlerin de bu hassasiyete ve sınırlara riayet etmesi, ‘helal ve tayyip’ bir ilişki için kaçınılmazdır. Günümüzde bu tür buluşma mekânları daha çok kalabalık ortamların olduğu kafe. Çay bahçesi, parklar ve benzeri mekânlardır. Lakin bu mekânlar günümüzde buluşmaları halvet halinden kurtaran mekânlar olmaktan daha çok kalabalıklar içinde halvet imkânı sağlayan mekânlara dönüşmüş vaziyetteler. Bu durum söz konusu mekânlarda buluşmayı helal kılsa bile ‘tayyip’ kılmamaktadır.

-Duygusal ve Fiziki Temastan Kaçınma

Fiziki temastan kastımız, şehvet içeren bakışlardan, birbirine yakın oturmaya ve el temasına varıncaya kadar her türlü fiziki temastır. Duygusal temastan kastımız ise ‘gönlün ısınması’ şeklinde tabir edilen durum değil şehvet uyandıran duygusal temastır. Bunun önüne geçmek çok zor olmakla beraber bunun için çabalama ve vesilelere sarılmak gerekir.

-Ciddiyeti Korumak: Tanışma ortamlarının temel sorunlarından biri ciddiyeti kaybetmektir. Ortamı sıcak tutma adına söz, tavır, eda ve benzeri fiillerle oluşan durumlar ciddiyeti yok eder. Tabii ki ciddiyeti koruma adına soğuk bir resmiyet yahut ortamı buz kesen bir yaklaşım da doğru değildir. Lakin ciddiyetten mahrum, laubali görüşmelerde son derece sakıncalıdır.

-Gereksiz Konuşmalardan Sakınmak: Esasen Allah, bizi her türlü boş ve gereksiz konuşmadan sakındırır. Evlilik maksadıyla yapılan tanışma ve görüşme esnasındaki konuşmalarda da bu temel kurala riayet etmek ve görüşme gerekçesinin dışındaki tüm lüzumsuz konuşmalardan kaçınmak gerekir. Buluşmayı anlamsız yere uzatacak edalı, işveli cilveli, ciddiyetten yoksun yahut muhatabının anlayamayacağı kadar ağır konuşma biçimleri, ya şeytana yol açan bir vesileye dönüşür yada maksada engel durumlar ortaya çıkartır.

-Kendini Doğru Tanıtmak: Özellikle ilk görüşmelerin amacı olan tanışma faslı son derece önemlidir Kişinin kendini olduğu gibi tanıtması, abartmalardan uzak durması, karşısındakini etkilemek için olmadığı şeyleri kendisiymiş gibi anlatmaktan kaçınması, sıhhatli bir başlangıç için en doğru adımdır. Kendini tanıtmada yapılan art niyetli ve gerçekleri örten ifadelerin daha sonraki seyirde ne gibi büyük facialara sebep olduğu acı tecrübelerle sabittir.

-Niçin Evlenmek İstediğini Konuşmak: Çoğunlukla gençlerin evlilik gerekçeleri, onların niçin evlenmeleri gerektiğinin farkında olmadıklarını gösteren gerekçeler şeklindedir. Ya artık yaşı geldiği için evlenmesi gerektiğini yahut çevresinin evlilik baskısı veya bir gençlik hevesi olan sevdiğine kavuşma isteği gibi bir yönüyle işin tabiatında olan ve fakat diğer yönüyle şuurlu bir istek olmaktan uzak bulunan gerekçeler zamanla anlamını yitiren ve evliliği bir külfete çeviren gerekçeler olabilmektedir. Evlilik aşamasında ki her Müslüman genç öncelikle ‘niçin evlenmek istiyorum’ sorusunu kendine sorup kendini evlenmekten uzaklaştıracak mazeretler üretmek yerine şuurlu bir evliliğe yönlendirecek cevaplar bulmalı ve bu cevapları evlilik görüşmelerinde muhatabına da vermelidir.

-Nasıl Bir Eş Aradığını Konuşmak: Rasulullah’ın (as) hadisinde belirttiği dindar bir eşi tercih etme bizim temel kriterimizdir. Bununla beraber aşırı idealize edilmiş beklentiler içinde olmak, kişiyi zora sokar. Kendisinde olmayan mükemmelliği başkasında aramak aynı zamanda gayri ahlaki bir tavırdır. Müslümanca yaşamanın imkânlarını birbirlerine sunacakları, birbirlerini koruyup kollayacakları ve birbirlerinin cennetine vesile olacakları bir evliliğe uygun bir profil beklentisi içerisinde olmak ve daha itidalli bir dille beklentilerini dile getirmek, gerçekçi bir zemini sağlayacaktır.

-Nasıl bir hayat istediğini konuşmak: Ne için evlenmek istediğinin farkında olan her Müslüman genç nasıl bir evlilik hayatı istediğinin de farkındadır. Hayat standardından konfora, az veya çok çocuk sahibi olmaktan onların eğitimine, sorumluluk paylaşımından İslami çalışmalara katılmak ve sorumluluk almaya kadar her şeyi açık açık konuşmak gerekir. Hatta iş ciddiye binip talepler olumlu olduğunda bütün bu konuşulanları yazıya dökmek ve karşılıklı onaylamak daha sonraki süreçte herkese yardımcı olacaktır.

-Şeytani Bir Vesveseye Dönüşen Algı: Kalbin Isınması: Tanışma ve görüşmelerde sadece aklın ve mantığın devrede olmasını beklemek ve istemek son derece yanlış ve fıtrata uygun olmayan bir durumdur. Bununla beraber ve belki de öncelikli olarak fertlerin birbirlerine ülfet etmesi, gönüllerin birbirlerine ısınması, süreci olumlu etkiler. Fakat bu etken günümüzde bir vesveseye dönüşmüş ve evlilik görüşmelerini oyun haline getirmiştir. Çok basit gerekçelerle görüştüğü kişiyi reddetmek isteyenler kolaylıkla ‘gönlüm ısınmadı’ yahut modern tabirle ‘elektrik almadım’ bahanesinin arkasına sığınmaktalar. Zira bu bahane için hiçbir sorgulama imkânı bulunmamakta bu da kişiler için bir kaçış fırsatı oluşturmaktadır. Ülfet ve kalbin ısınması, görüşmelerde Önem arz etmekle beraber bunun bir yere kadar aranması ve esası teşkil etmemesi gerektiğini de bilmek lazım.

-Buluşmaların Çoğalması: Tanışma faslını uzatmak ve buluşmaları çoğaltmak sağlam bir başlangıç için gerekli gibi görünse de işi sulandıracak ve ciddiyeti zedeleyecek bir gönül eğlendirmesine dönüşmesi kaçınılmaz bir süreçtir. Daha da tehlikelisi bir flört seyrine evrilme riski taşımaktadır. Buluşmanın amacı olan tanışma ve kalplerin itminanından sonra bu süreci uzatmamak en doğru olanıdır Müslüman gençler gereksiz ve meşru olmayan süreçlerin uzatılmasının şeytan ve nefis için bir vesileye dönüşeceğini bilmeliler.

E-Anlaşma

Birbiri ile görüşen ve bu görüşmeyi ‘helal ve tayyip’ vasıflarıyla gerçekleştiren evlilik taliplisi fertlerin süreç sonunda anlaşmaları da anlaşamamaları da mümkündür. Anlaşamayan fertlerin bu durumu muhatabına düzgün bir dille izah etmesi, kişiliklere halel getirecek söz ve davranışlardan kaçınması, karşı tarafın da bu durumu anlayışla karşılaması, olması gerekendir. İşin merkezinde Allah’ın takdirini gören herkes için bu durumda da bir hayrın bulunduğunu görmesi güzel olandır. Güzel olmayan ise kişinin kendi heva ve heveslerini, gönül eğlendirmelerini, Allah’ın takdiri ile perdelemeye çalışmasıdır. Görüşmeleri anlaşmayla neticelendirenler için artık evlilik seyrini birbirlerine kolaylaştırma ve bu yolculuğu bir cennet yolculuğuna çevirme çabası kalıyor. “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın” şeklindeki Nebevi uyarı, bu süreçte artık temel prensip olmalıdır.

Sonuç

Şimdiye kadar dile getirdiklerimiz Müslüman gençler için ‘helal ve tayyip’ bir başlangıç seyrini anlatmayı içeriyor. Bu süreci hem İslam şeriatının kurallarına uygun yapmak ve hem de ahlak ve edep sınırları içinde gerçekleştirmeye çalışmak, Müslüman olmamızın gereğidir. Kaldı ki eğer dışımızdaki cahiliyenin kuşatmasını kırmak ve İslam’ın şekillendirdiği bir toplumsal yapı oluşturmak istiyorsak yapıp ettiğimiz her şeyin ‘helal ve tayyip’ vasfını taşımasına dikkat etmek gerekir.